Yeterliliğini ve Geçerliliğini Yitirmiş Bir Sistemin Sınavı: LGS 2023
İlk defa 2018 yılında yapılan Liselere Geçiş Sistemi sınavının sonuncusu 4 Haziran 2023 tarihinde uygulandı. 23 Haziran’da sınav sonuçlarının açıklanmasıyla beraber bazı gerçekler daha güçlü bir sesle “ben buradayım” dedi.
En son söylenecek şeyi baştan söyleyerek lafı uzatmayalım.
“Bu sınav sistemi artık geçerliliğini yitirmiştir.”
Liselere Öğrenci SEÇEMEME Sınavı
Bir sınav düşünün; nitelikli okullar adı altında çoğu fen lisesi olan okullara yerleştirme yapacak ama sayısal netlerinin sınava etkisi Türkçe dersi kadar yok. Geçmişte yaptığım eleştiri yazılarımda sadece matematik belirleyici olmamalı, matematiğin zor sorularak sayısal yeteneği çok iyi olmayan öğrencileri eğitimden soğutmayın demiştim. “Beni bir sen anladın sen de yanlış anladın” hesabı bu eleştirileri dikkate almışlar ama çözüm olarak daha kötü bir tercihte bulunmuşlar.
Biz sadece matematik başarısıyla nitelikli okullara alım yapmanın yanlış olduğunu söyledik. Bu cümledeki anahtar kelime “sadece”.
6 dersten sınav yapılıyorsa tüm dersler kendi içerisinde kolay-orta-zor sorulardan oluşmalı. Tüm derslerde belirleyici sorular olmalı. Sadece bir dersi yapamayan öğrenci elenmemeli, yok sayılmamalı, geleceği o derse bağlı tutulmamalıdır.
LGS tarihinin en adaletsiz sınavı!
Altıncısı uygulanan LGS sınavları içerisindeki en ayırt edicilikten uzak sınavdı. Çalışanla çalışmayanı net bir şekilde ayıramayan bu sınav, çok çalışanla orta düzeyde çalışan, orta düzeyde çalışanla az çalışan arasındaki farkı ortadan kaldırdı. Bu sınavı son teog sınavına benzetiyorum. Binlerce full çıkan son teog gibi bu sınav da belirli net aralıklarında çok fazla yığılmaya neden oldu. Bu durum yüzdelik dilimlere yansıdı ve birçok öğrenci ve veli şu an hayal kırıklığıyla ne yapacağını bilmez durumda!
LGS neden gelmişti?
Biraz geçmişe gidelim. TEOG kaldırılıp yerine LGS getirilirken hedef neydi?
Öğrencinin üzerindeki stresi azaltmak: Bu sistemin getirilmesindeki ana amaç olarak bu gösterilmişti. Azalttı mı?
Hayır.
Öğrenci, veli, öğretmen ve idareciler üzerindeki stres katlanarak artmaya devam etti. Stres sadece sınavı değil yerleşmeyi de içine alan yoğun bir duruma dönüştü.
Öğrencilerin okul dışı kaynaklara olan ihtiyaçlarını ortadan kaldırmak: MEB kitapları dışındaki kaynak kitaplara ve okuldaki dersler/kurslar dışında dershane, etüt merkezi ve özel derslere olan ihtiyacı ortadan kaldırmak hedeflenmişti.
Kaldırıldı mı?
Hayır.
Öğrenciler boylarını aşan kaynak kitaplarla, veliler ise cüzdanlarını aşan özel ders ve etüt merkezleriyle muhatap oldu.
Yeni nesil sorularla öğrenci yeterliliklerini artırmak: “Yeni nesil,” “en yeni nesil,” “en hakiki öz yeni nesil” adı altında öğretmenlerin bile çözerken zorlandığı, ne sorduğu belli olmayan, soru yazarları tarafından “en zor soru benim sorum” adı altında anlamını yitiren soruların hazırlandığı bir döneme girdik. Amaç, öğrencinin analiz etme ve sentez yapma becerilerini ölçmek ve kaliteyi artırmaktı.
Artırıldı mı?
Hayır.
Sonuç: Bu sistem başarısız olmuştur.
Acilen daha adil, mantıklı, sürece yayılmış ve her zekâ türünden öğrenciyi destekleyen yeni bir yapı oluşturulması gerekmektedir.
Şimdi ne olacak/ne olmalı?
Öncelikle MEB kendi okullarını “Nitelikli” ve “Niteliksiz” diye ayırmışken sınavsız yerleştirme mümkün gözükmüyor. (Şu an için)
Uzun vadede (En az 5-10 yıl arası) tüm okullar belirli bir standarda getirilmelidir. Tüm okulların fiziki şartları iyileştirilmeli, spor, sanat, sosyal, bilim ve kültür alanlarında öğrencilerin kendilerini geliştirebilecekleri bir yapı oluşturulmalıdır. Akademik başarıyı artıracak şekilde tüm olanaklarla donatılmalıdır.
Gelişen dünyaya ayak uyduracak bir okul reformu yapılmalıdır.
Bu, ayrı bir yazının konusu olacak kadar uzun bir konudur.
Kısacası, nitelikli ve niteliksiz okul kavramları ortadan kaldırılırsa, tüm okullar belirli bir seviyeye ulaştırılırsa liselere geçişte sınavı kaldırmayı düşünebiliriz.
Okulların niteliği arttırıldıktan sonra sınavsız yerleşmenin nasıl olması gerektiği ile ilgili ayrı bir yazı hazırlamayı düşünüyorum.
Kısa vadede neler yapılabilir?
Bu söyleyeceklerim, kötünün iyisi olacak önerilerdir. Bir üstteki paragraftaki yapıya ulaşıncaya kadar olan süreç boyunca uygulanmalıdır. Önerilerimdekilerin uygulama sürecinde okulların kalitesini arttırarak hedefimizin sınavsız ama öğrenci özelliklerine uygun liselere yerleştirme olmalıdır.
Öneriler:
- 6, 7. ve 8. sınıfların ilk döneminin sonunda 1 sınav, 2. döneminin sonunda 1 sınav olmak üzere senede 2 sınav yapılmalıdır. 6 ana dersten eşit sayıda soru ve eşit katsayıyla sorular sorulmalıdır. Bu sınav, LGS mantığında değil, öğrencilerin kendilerine kazandırılmak istenen ana kazanımları elde edip etmediğini ölçmeye yönelik olmalıdır. Bir nevi TEOG sınavı mantığının sürece yayılmış hali gibi düşünebiliriz.
Bunun ne gibi bir faydası olacak derseniz, öğrenci sadece tek bir sınavla geleceğine karar verilmeyeceğini bilecek ve böylece stres kontrolünü daha iyi yapabilecektir.
Sınav soruları seçme sınavı mantığında değil, ölçme sınavı mantığında hazırlanacağı için öğrencinin “yapabiliyorum” demesinin önü açılarak özgüveni artacaktır. Unutmayın; bir kişinin bir işi yapabildiğini fark etmesi, daha çok çalışıp daha iyisini yapabilmek için çaba göstermesini sağlar.
- Ayrıca, 5. sınıftan başlayarak belirli aralıklarla “isteyen öğrencilere” akademik yeterlilik dışındaki becerileri ölçecek sınavlar yapılmalıdır.
Yetenek ve İlgiye Dayalı Sınavlar: Sadece akademik başarıyı ölçmek yerine, öğrencilerin yeteneklerine ve ilgi alanlarına dayalı sınavlar düzenlenebilir. Bu sınavlar, öğrencilerin sanatsal yeteneklerini, spor becerilerini, liderlik potansiyellerini veya diğer ilgi alanlarını ölçebilir. Bu tür sınavlar, öğrencilerin farklı alanlardaki potansiyellerini değerlendirebilir ve çeşitli yeteneklere sahip olan öğrencilere adil bir değerlendirme sağlayabilir.
- Liselere göre farklı puan türleri belirlenmelidir. Fen, Anadolu, meslek ve sosyal bilimler liselerine geçişte farklı puanlama sistemi geliştirilmelidir.
Verdiğim önerilerdeki sistemi aynı anda uygulayarak, hem okul başarısı yüksek öğrencileri hem de özel yetenekli öğrencileri keşfetme yolunda iyi bir iş yapmış oluruz. Böylece derslere yeterli ilgisi olmayan öğrencileri yok sayan bir sistemden de kurtulmuş oluruz.
Neden kötünün iyisi?
Evet, önerdiğim sistem stresi tamamen azaltmayacak, kaynak kitaplara olan ihtiyacı ortadan kaldırmayacak, öğrencinin kendini hem akademik hem sanat, spor ya da benzeri alanlarda ifade etmesini tam anlamıyla sağlamayacak.
Fakat şu an gelinen noktada uygulanan sistemden daha adil olacağı da bir gerçek. Çünkü önerilerimdeki sistem, daha sürece yayılmış, daha çok öğrencinin başarıyı hedeflemesini sağlayacak, dersler arasındaki ayrımı azaltacak bir sistem olduğu aşikar. Tüm okullarımızda niteliği artırıp aynı seviyeye yaklaştırana kadar geçiş sürecini bu şekilde atlatmalıyız.
Yoksa;
- Tek bir dersin belirleyici olduğu
- Öğrencilerin yetersiz hissettirildiği
- Özel yetenekli çocukların yok sayıldığı
- Dersler arasındaki eşitliğin yok edildiği
- Test çözme becerisi dışında bir yeterliliğin ölçülmediği
- Yeni nesil adı altında ne ölçtüğü belli olmayan soruların sorulduğu
- Okulların iyi ve kötü diye ayrıştırıldığı
- Velilerin maddi sınırlarının zorlandığı
- Ülkenin geleceği olan çocukların umutsuzluğa alıştırıldığı
bir sisteme devam edeceğiz.
Bu ülkenin eğitimde yok sayacağı tek bir ferdi, kaybedecek tek bir dakikası dahi yoktur!
İlgililere duyurulur.
Onur AKMEŞE
Hak veriyorum. Önerileriniz benim hayalimdeki sistemi andırıyor.
Yalnız tüm sınıflarda her dönem ölçme/seçme sınavı stresi yayarak artırır yine.
Tüm sınıflarda ilgi yetenek sınavları yapılabilir.
Akademik sınavlar ise 7 ve 8. Sınıflarda yapılabilir.